Bizden sonraki nesiller kış şartlarınıpek yaşamasalar da eskilerin kış zevki her zaman başka idi.
En büyük lüks yazın kurusunu yaptığın doğal, organik, enerji deposu, afrodizyak etkili elma, armut hoşaflarını ocaktaki külün üstüne serip pamuk gibi yumuşattıktan sonra çogu yalan azı doğru muhabbete katık etmek.
Kış demek herkese oldugu gibi hatun kısmına da özel bir ilgi alaka demekti. Yazın iş-güç, bağ-bahce işlerinden akla gelmeyenler kışın hatırlanır, her vesile ana-babaların birbirlerine alaka göstermelerine vesile olurdu.
O zamanlar çay yok, çayı bilen de yok. Kahve dersen şimdiki her kendini sosyete zanneden kişilerde oldugu gibi herkeste yok.
Tadina varmak istersen ya ağaya ya muhtara misafir olacaksin ki o da her kula nasip olmaz.
Kahveyi buldun yanında çikolatası olmaz, çikolatası olsa maşrapa gibi endam edavatlı, cafcafli fincanları olmaz.
Yalan dedik mi hani öyle kandırmak maksatlı değil. Edebiyatın cinas, tecahüli arif, teşbih, mübalağa gibi tüm sanatlarını icra ederek muhabbeti renklendirmek, lafı çoğaltmak!
Hani tıpkı Faruk Nafiz Çamlibel'in Han Duvarları'nda oldugu gibi;
Bizden evvel buraya inen üç dört arkadaş,
Kurmuştular tutuşan ocağa karşı bağdaş.
Çıtırdayan çalılar dört cana can katıyor,
Kimi haydut, kimi kurt masalı anlatıyor...
O zamanlar çoluk çocuk, evlad-i iyal, ana-babada ayfon cep telefonu olup sosyal medya denen muhabbet düşmanı icat edilmediğinden özellikle çocuk takımı misafir geldiğinde herkesten çok sevinir, takkeyi göğe atardı.
Kimse misafir yanında bütün somurtkanliğı ile telefon parmaklamaz, can kulaği ile büyüklerin muhabbetinden feyz almaya odaklanırdı.
O zamanlardan bizim aklımızda kalan "Yahu baba akşamdır kömüş konuştunuz biraz da at konuşun" ricası bizim jenerasyonun hafızalarındadır!
Yaşıtlarımızın tamamına yakınının güz doğumlu olmaları işte bu ilgi alaka vesilesiyledir!
Doğankızı'nda kış demek Güzin Ablamız demekti. Ablamız misafirliğinden de misafir etmekte de kimseyi mahrum etmezdi.
Tabiki tam hoşaf zamanına yaraşır kız kaçırma, kaçma muhabbetleri.
Biz de hususiyetle bam teline dokunmak icin sorardık;
-Peki abla zorla, istemeden, cebren kacırılmış olsa da o kadar çoluk-çocuk nasıl olmuş?
Abla'mız şöyle şen, şakrak bir kahkahayı patlattıktan sonra cevaplardı;
-A yavrum hep dargın olacak değiller ya barışmışlardır!
Bu kuş uçmaz, kervan gecmez yerde bi kez daha seni andık ablamız.
Selam sana, Cümle ahalinin kışları mübarek ola.
Dışardaki aç, biçare hayvanat kısmı unutulmaya..!