Arif Üçler

Herkes Mersin'e, biz tersine!

Arif Üçler

HERKES MERSİN’E!..

Boğaz mevkiindeki çöp toplama alanından taşıp yollara yayılan çöpler ve buna bağlı olarak Kaman köyünde yapımına yıllar önce başlanan ve açılışı uzadıkça uzayıp yılan hikayesine dönen çöp toplama merkezi iktidarla muhalefeti birbirine düşürdü, ilimizde son dönemin en çok tartışılan konularından biri oldu. 

Türkiye'de pek çok yerde çöpten enerji üretiliyor ama biz Bartın'da bir kez daha tartışma ürettik!

Bakın; Mersin ilinin Tarsus ve Silifke ilçelerindeki belediyelere ait olan katı atık entegre tesislerinde, katı atıklar bertaraf ediliyor ve elektrik enerjisine dönüştürülüyor.

İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin Harmandalı Düzenli Katı Atık Depolama Sahası'nda elektrik üretmek için hizmete aldığı biyogaz tesisi, çöpten elde ettiği elektrik enerjisi ile katma değer sağlamayı sürdürüyor. 

Muğla Büyükşehir Belediyesi il genelinde Fethiye, Ortaca, Marmaris, Menteşe ve Milas Katı Atık Düzenli Depolama Tesisleri’nde toplam 12 megawatt kurulu güce sahip Biyokütle Enerji Tesisleri’nde elektrik üretimine devam ediyor. Ordu Büyükşehir Belediyesi bunu yapıyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu şekilde 1,4 milyon kişinin elektrik ihtiyacını karşılıyor.

Bingöl Belediyesi katı atık düzenli depolama sahasında hayata geçirilen "çöpten enerji üretimi ve fermantasyon tesisi" ile çöp gazından elektrik üretiyor.

Ve böyle pek çok örnek var. 

Burada bizim yapmamız gereken de bu ama kasaba politikasından kendimizi kurtaramadığımız için bu aşamaya bir türlü geçemiyoruz!

Herkes Mersin'e, biz tersine!

Geçen günlere yazık!

OKURA DAYANMAYAN GİDER!

Medya ombudsmanı (bir tür bilirkişi-denetçi) deneyimci gazeteci Faruk Bildirici bu ayın başında yazdığı yazıda, ülkemizde gazeteciliğin içinde bulunduğu “içler acısı” durumu tirajlara bakarak ele aldı, çarpıcı bir değerlendirme yaptı. 

Birlikte okuyalım;

“Gazetelerin tirajları büyük bir hızla düşüyor. Türkiye gazetesi, temmuz ayında ortalama satışını 108 bin olarak açıklamıştı, Eylül’de tirajı 91 bine düştü. 

MTM’ye göre, 2-8 Eylül arasında Türkiye’nin tirajı 91.655, Sabah’ın 89.265, Hürriyet’in 86.702, Sözcü’nün 86.566, Akşam’ın 78.398, Milliyet’in 61.045. Ancak gazetelerin tirajları orada da kalmıyor, büyük hızla düşüyor. 

Türkiye gazetesi yine birinci durumda. Fakat bu tirajlar güvenilir değil. Türkiye gazetesi satış sayısı açıkladığını savunuyor ama bir yandan da “kimilerinin şişirilmiş tirajları”ndan yakınıyor.

Ayrıca tirajlar bağımsız kaynaklar tarafından doğrulanmıyor, kurumlar tarafından açıkça ilan da edilmiyor. 

Gerçek satış sayıları, bu tirajlardan çok daha düşük olabilir. 

Kaldı ki, bir zamanlar günde bir milyonu aşan Sabah, Hürriyet, Milliyet gibi gazetelerin şimdi 100 binin altında kalması da gazete satışlarındaki dramatik düşüşü doğruluyor. 

Düşünün Hürriyet, Milliyet, Posta ve Fanatik gazetelerinin sahibi Demirören Holding’in İstanbul’da matbaaya ihtiyacı kalmadı; Hürriyet Gazetecilik’e ait baskı tesisi İstanbul DPC’yi iki yıl önce kapattı. 

Çevrenize bakın neredeyse gazete satılan büfe kalmadı, akaryakıt istasyonlarında marketlerde satılıyor artık basılı yayınlar. Ücretsiz dağıtılan, belediyelere ve kamu kuruluşlarına yapılan toplu satışlar olduğu herkesin malumu. 

Varlığını sürdüren tek dağıtım şirketi Turkuvaz Dağıtım da 1 Haziran’dan itibaren 146 yerleşim yerine dağıtımı durdurdu!”

Genelde durum ne yazık ki bu!

Sayın Bildirici’nin de dediği gibi “Gazete tirajlarının düşüşünü sadece dijital mecraların gelişmesine (internete) bağlamak olanaksız. Hepsi birbirine benzeyen, dijital ortamdan farklı haber vermeyen, iktidarın ve güç odaklarının sesi olmaktan öteye gidemeyen kötü gazeteciliğin rolü de bunda büyük…”

Benim teşhisim de şudur;

Sırtını okura-halka yaslamayan gazete, basın kuruluşu ayakta kalamaz!

Okunmayan, kendini okutmaya çalışmayan, okunmakla (yani tirajla) derdi olmayan, dolayısıyla okura-halka inmeyen-dayanmayan, sadece resmi ilan veya başka şeyler peşinde olan gazetelerin-basın kuruluşlarının kaçınılmaz sonudur kapanmak.

Halka dayanmayan partiler ve iktidarlar da öyledir.

Kapılarına kilit vurulmaktan kurtulamazlar!

BARTIN GAZETESİ NASIL BAŞARDI?

Bartın Gazetesi işte böyle bir ortamda “101. Yayın Yılını” kutluyor.

Binlerle ifade edilen tirajını koruyor, her türlü güçlüğe, çoğu dövize bağlı giderleri her geçen gün artıran yüksek enflasyona ve basın özgürlüğünün önündeki engellere rağmen ayakta kalmayı başarıyor. 

Bunu tabii ki en başta okurlarının desteğiyle yapıyor.

Çizgisi olan, sağa sola sapmayan, şehrin ve halkın sorunlarını ortaya koyan, çözüm önerileri sunan, eleştirel gazetecilik yapan, kamu yararını ve toplum menfaatini ön planda tutan, çevreci, Atatürkçü, Cumhuriyetçi memleket gazetesi olmanın, basın meslek ilkelerine, ahlakına bağlı kalmanın, güvenilir olmanın ve gazetecilik yapmanın ödülüdür bir asırdır yayın yapabilmek.

Böyle gazeteler okunuyor, aranıyor, soruluyor, yaşıyor, yaşatılıyor.

Okur desteği, sahibinin azmi, meslek aşkı ve çalışanlarının gayretiyle birleşince işte ortaya böyle bir sonuç çıkıyor.

Faruk Bildirici tespiti yapmış, teşhisi koymuş.

Ulusal gazetelerde tiraj bir milyonlardan 100 binlere düşmüş.

Sadece ulusalda değil yerelde de öyle.

Bakın gazeteler okurlarını kaybederken Bartın Gazetesi korumuş ve bugünlere gelmeyi başarmış. 

İlk sıradaki Adana ve ikinci sıradaki Antalya'nın daha önce kepenk indirdiğini biliyoruz.

Zirvede yalnız kalan gazetemize bu durum ayrı bir sorumluluk yüklemiştir.

Anadolu basının çınarı, bayraktarı-önderi, Cumhuriyetimizin tanığı, ilimizin markası, yaşayan efsanemiz, asırlık hafızamız, yerelde kâğıda basılı gazete geleneğinin en kıdemli sembolü Bartın Gazetesiyle ne kadar övünsek azdır.

Belge niteliğindeki sayfalarıyla Bartın’ın 101 yıllık geçmişine ışık tutan Bartın gazetesi gelecek nesillere armağandır.

Sonsuza kadar yaşamalıdır! 

PANEL, SERGİ VE ÖDÜL…

Bartın Üniversitesi'nde yerel basının en kıdemli gazetesi olan 101'inci yayın yılındaki Bartın Gazetesinin öneminin konuşulduğu bir panel düzenlendi. 

'100. Yılında Bartın Gazetesi' başlıklı panelde tarihe tanıklık etmenin gazetecilik boyutu, Doç. Dr. Huriye Çolaklar’ın yönlendiriciliğinde Doç. Dr. Kübra Yıldız Altın, Prof. Dr. Yücel Namal ve Araştırmacı yazar Çetin Asma tarafından yapılan sunumlarla Bartın özelinde farklı görüşlerle ele alınarak değerlendirmeler yapıldı. 

7 Ekim günü Bartın’da bu etkinlik yapılırken aynı gün İstanbul’da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Burhan Felek Basın Hizmet Ödülleri Seçici Kurulu’nun toplantısı vardı.

Bartın Gazetesinin emektarı, sahibi, her şeyi Esen Aliş, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nde yapılan toplantıda ödüle layık görülen 30 gazeteci arasında yer aldı.

Esen Aliş daha önce aralarında "basın özgürlüğü ödülü" de bulunan pek çok ödül almıştı.

Evet, Bartın Gazetesinin 100 yıldır tarih yazmasının ödülüdür bunlar.

Gelirin gideri karşılamadığı bu ekonomik koşullarda Esen Aliş abimizin büyük özverisiyle eşi Tuğba hanımın ve oğlu Cemal'in desteğiyle, gazetenin emekçilerinden Semra Sobutay’ın, gazeteleri abonelere ulaştıran Hüseyin Balık’ın ve Erkan Aşçıoğlu, Tarık Çıtak, Mehmet Demircioğlu, Çetin Asma, Çağrı Kirenci ve Arif Üçler'den oluşan daimi yazarlarının yanı sıra pek çok konuk yazarının katkılarıyla çıkan Bartın Gazetesi için düzenlenen panelden ve tarihi arşivlerin sergilendiği etkinliklerden dolayı başta değerli rektörümüz Prof. Dr. Orhan Uzun'a, üniversitemize ve İl Halk Kütüphanemize teşekkür ederiz..

Günlük gazeteler devletten aldıkları resmi ilanlarla bile ayakta durmakta zorlanırken ve çoğu birleşmek zorunda kalırken Bartın Gazetesini sadece abone ve özel ilan gelirleriyle bugünlere getiren Esen Aliş'in uzun soluklu mücadelesi takdire şayandır.

Nice 100 yüzyıllar Bartın Gazetesi! 

Yazarın Diğer Yazıları