Mutluluk Reçetem
Alev Esmer
Söz konusu kadın olunca sadece kendi değil varsa evlatları ve eşi de etkileniyor. Aslında söz konusu olan kadını “anne” olarak ele alıyorum bu yazıda. Peki neden kadına bu kadar yükleniyorsun? Kadının kendine özel hayatı yok mu? diyenleri şimdiden duyuyorum ve cevaplıyorum. Kadın üretendir çünkü. Kadın ne üretirse ailesi ile onu paylaşır. Öfke üretirse öfkeyi, stres üretirse stresi iletir. Öfkesini kaynattığı çorbasına katar çok kıymetli evlatlarına eşine, misafirlerine ikram eder. Mutluluğunu da öyle…
Anneler bilir; ne kadar sakin olurlarsa bebeklerinin de öyle huzurlu olacaklarını. Kendiliğinden bilmese de muhakkak bir söyleyeni olmuştur. Bolca nasihat eden bir toplumuz zira. Anne, hamile olduğunu öğrendiğinden (hatta öğrenmeden ilahi bir kanaldan hissettirildiği zamanlardan) beri dikkat eder, sakin olmaya çabalar. Kendi kendini bir bebek gibi el üstünde tutar. Yavrusunu incitmek kaygısındandır tüm bunlar.
Ne var ki; her güçlüğe yetecek şekilde yaratılmış olana(!) dışarıdan müdahaleler geç kalmaz. İlla ki zihinleri bulandıracak, endişeleri tırmandıracak ve bundan beslenecek birileri hali hazırda bulunur. Harekete geçer annenin ayarlarıyla oynarlar. Kim bunlar?
Fazla meraklı ve müdahaleci konu komşu, akrabalar: Sürekli eleştirirler. Her durumda kendilerinin mükemmelliğine inanır ve yeni anneyi kaygılandıracak her türlü adımı atmayı görev bilirler. İçlerinden bazıları kendi kusurlarını bilebilir fakat bu onların kendine çeki düzen vermesine yetmez. Bilmek yetmez değişmek için, istemek gerekir. Fark etmek gerekir, yolunda gitmeyen şeyleri.. ve güç gerekir adım atmak için. Neyse onların motivasyonu konumuz değil, o belki bir başka yazıya kalsın. Şimdi bu kümeyi daha iyi tanımlamak için birkaç örnek cümle kuralım ki somutlaşsın. “Aa sende hiç kilo vermemişsin, kocanın gözü dışarı kayar valla!” “Ev dediğin derli toplu olur canım” “Sizin çocuk biraz paytak mı yürüyo? Üzülme düzelir n’apcan işte evlat” “Amaan sen de at biraz babasının başına baksın, hep sen yoruluyorsun” “Sürekli kucağında taşıma çocuğu alışır” “Ayşe’nin kocası her gün sürprizle eve geliyor. Aaah ah bizde nerdee canım senin de benim gibi şansın yokmuş kocadan yana” “Bak nasıl da hiç toz yok, ben bi eve gittim mi önce peçetelerin altına bakarım. Bazıları oraları silmiyor, benden kaçmaz”.
Sonra TV ve diğer medya organlarında sıkca karşılaştığımız, kocaman kocaman evler, konaklar, lüks hayatlar. Sürekli sürprizler yapan kocalar, eşleri mi onların himayesinde onlar mı eşlerinin himayesinde belli olmayan kocalar, bir onunla bir bununla takılan çift olduğu pek de belli olmayan çiftler(!), açık evlilik örnekleri, aile içinde ensest ilişkilerin pembe pembe bulutlarla çerçevelendiği, altın tepsilerde sunulduğu hayatlar. Bir tarafta her daim fit, güçlü, ayakları yere basan(!) iş kadınları. Diğer tarafta, kendisine çok yazık edilmiş olan çalışmayan, çocukları ile ilgilenen, bir türlü mutlu olamayan, hep sorunlarla boğuşan, hayatta hiçbir şeyi beceremiyor gibi görünen “ev hanımları”.
Yani, dağınık olmazsan, bakımlı ve zayıf olursan, çocuğuna onların istediği gibi davranırsan, erkek gibi olursan, çok para kazanırsan, zengin bi koca bulursan değerlisin, kocan elinde buketlerle geliyorsa seni seviyordur.
Modern dünyanın çarkları içinde kaybolmak istemiyorsan mutluluğu dışarıda değil içinde aramalısın. Sana oynatılan filmleri, senaryoları unut. Kendine dön. Sen kimsin? Senin mutluluğun sana nereden verilmiş? Bütün güçlüklerle başa çıkabileceğini, yani sana başa çıkamayacağın dertler vermeyeceğini buyuran Rabbin(c.c.) mutluluğu bu kadar fazla şarta bağlamış olabilir mi? Bana hiç mantıklı gelmiyor.. Peki mutluluğu nerede bulacaksın? Kalbine sığdırabildiklerine bak, senin mutluluğun orada.
Sürekli meşgul olabildiğin faydalı şeyler var mı?
Sevebiliyor musun?
İnsanların hatalarını hoşgörü ile karşılayabiliryor musun?
Geçmişle hesaplaşmanı bitirebildin mi?
Bir çocukla, bir kedi ile oynayabiliyor musun?
Hayal kurabiliyor musun?
Kendini duyabiliyor musun?
İşte senin mutluluk ölçeğin. Soruları cevapla ve “evet” leri arttırmaya gayret et. Kendini evladına bırak, kendini onda bulacaksın.