Bir Derdiniz mi Var?
Alev Esmer
Başına gelen dertlere üzülüp vakit harcamak insan için dünyanın en yorucu hallerinden biri olsa gerek… Sonsuzu arzulamaya programlanmış insanın, sonlu dünyada ebedi mutluluğu(!), her anı bir öncekinden daha mutlu geçireceğini umması anlamsız geliyor düşününce. Hayatta aramamız gereken mutluluk mu? Gamsız olarak etiketlenen, hayata pozitif bakabilen insanlar, zannedildiği gibi dertsiz tasasız insanlar mıdır? İnsanın iç huzuru, konforuna mı bağlıdır?
Elbette fiziksel şartların iyileşmesinin, mutlulukla doğru orantılı bir ilişkisi yok. Elbette gamsız dediğimiz insanların tamamı dertsiz tasasız hayatlar yaşamıyorlar. .. .ve elbette hayatta asıl aramamız gereken sınırsız, sürekli bir mutluluk hali de değil. Bu çerçeveden bakınca, mutluluğun peşinde koşmanın hayat amacımız olmadığını görüyoruz. Böyle olunca da dertlere haddinden fazla üzülmek, vakit harcamak, hem yıpratıcı hem de manasızdır. İnsanın vakit ayıracağı, üzerinde düşüneceği ve dertleneceği şey daima kendi ile ilgili gelişimi ve başkasının dertlerine derman olma yollarını keşfetmesi olmalı ki var olma nedenini doğrulasın ve huzurlu olabilsin.
Yapılan çeşitli deneylerle de kanıtlanmıştır ki, insan verdikçe mutlu olan, değer kazanan bir varlıktır. Mesela, kendimiz için yemek pişirmekten daha çok sevdiklerimiz için yemek pişirmeyi severiz. En özel anlarımızda birlikte olmak isteriz. Halimizi hatrımızı soran olmadığında kendimizi değersiz hisseder, kırılırız.
****
Her insanın ötekine ihtiyacı var aslında. Değişen modern dünyada son 50 yılda insanlara bireysellik anlatıldı, öğretildi. Batılı toplumlarda başlayan bireysellik hastalığı, tüm dünyayı kısa sürede sardı. Bize de büyük ölçüde tesir etti. Fakat insanın sosyal bir varlik olduğu ve diğerleri ile uyum içinde olduğunda ancak sağlıklı olabildiği yeniden fark edildi.
Eğer tek başına yeterli olsaydık, her zorluğu aşacak gücümüz olsa ve kimseye ihtiyacımız olmasaydı, her birimiz bir dağın başında, birbirine uzak olacak şekilde de dünyaya gelebilirdik. Fakat öyle değil. Bu düzen insan eli deymemiş hali ile kendine hayran bırakıyor. Yaratan (c.c.) düzeni kurarken insanı bir bağ ile ailesine bağladı. Ona bir vücutta hayat verdi. Muhakkak pek çok hikmeti olmalı. Bunlardan biri olarak insanın, diğer insanlara ihtiyacı olması, şu yaşadığımız sıkıntılara derman olacak şekilde pas parlak göze çarpıyor. Hayat üzerine yapılmış bu ince ve şefkat dolu ayar, göz ardı edilemez.
Böyle düşününce her şey daha bir anlamlı geliyor geliyor göze. O zaman dertsiz tasasız ne gamsız insan diyemiyeyiz kimseye. Çünkü biliriz ki onun halinde de bizim için bir ders(!) var. Okumaya, duymaya başlıyoruz. En önemlisi de gayretimiz o yönde oluyor. İnsan sürekli kendi ile meşgul olunca hem dertleri olduğundan fazl abüyüyor, hem de karşısındakini duymada sağırlaşıyor. Bu sağırlık bütün ilişkilerimizi olumsuz yünde etkiliyor. Eşimizi, çocuğumuzu, yakınlarımızı, iş arkadaşlarımızı, dünyanın bir yerinde zulme maruz kalan insanları duyamıyoruz, hissedemiyoruz. Bu sağırlık halinde iseniz muhakkak bir silkelenme, yeniden içinizdeki duyguları yeşertme çalışmalarına girişmelisiniz.
İletişim dersi aldığım, katılımcıları kendine hayran bırakacak derecede pozitif enerjisi olan, sevgili hocam Gülseren Bozkurt’a bir derste merak edip, daha fazla dayanamayıp nasıl başardığını sormuşlardı.
Yakın bir zamanda İletişim üzerine sevgili hocam Gülseren Bozkurt’dan ders aldım. Katılımcıları kendisine hayran bırakan harika bir enerjisi var. Daima yüzü gülüyor, ama öyle dıştan bir gülümseme değil, gözlerinin içi gülüyor ve dersler geçtikçe katılımcılarda gözlemlediğim hayranlık ve merak artıyordu. Her biri farklı yerlerden gelen, birbirini tanımayan katılımcıların kısa bir süre sonra ders aralarında konuştukları konu hocamızın enerjisi, gönüllere huzur veren sıcacık gülümsemesi olduğunu farkettim. Kendisine “Hocam hiç derdiniz yok gibi, ne kadar pozitifsiniz.. Bunu nasıl sağlıyorsunuz? İnsanların hayatta öyle ağır dertleri oluyor ki, başlarnı kaldırıp etrafa bakamayacak durumda oluyorlar. Bazıları mesela sürekli somurtuyorlar. Herhalde çok dertli olduklarından.. Sizin hiç derdiniz yok gibi.. Ne güzel…” denildiğinde yine sıcacık gülümsemiş ve bulunduğumuz sınıfın kapısını açıp eşiği işaret ederek “İşte hepsi oradalar. Fakat onların sizinle ne ilgili var ki gelip size yansıtayım?” diyerek, insanların birbirine güzel muamelede bulunmasının önemini anlatarak derse devam etmişti…
Birbirine güzel muamelede bulunduğumuz, okuma ve anlama gayretinde olduğumuz, dertleri özellikle evlerimizin eşiğinde park ettiğimiz nice huzurlu günlere…