Manav'dan Santralle İlgili çarpıcı açıklama

Bu haber Hattat'ın hiç hoşuna gitmeyecek! Hüseyin Manav'dan gündeme ilişkin çarpıcı açıklamalar....

Hüseyin Manav: “Santrali Fİlyos’a kaydırmanın mücadelesini vermek zorundayız”
AK Parti İl Başkanı Hüseyin Manav, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününün önemine istinaden Bartın’daki ulusal ve yerel basın kuruluşlarının temsilcileriyle kahvaltıda bir araya geldi. Kahvaltıda ülke ve Bartın gündemini değerlendiren Manav,  Amasra’ya yapılması planlanan termik santralle ilgili açıklamada da bulundu. Yaptığı açıklamaların AK Parti İl Başkanı olarak değil de Hüseyin Manav olarak şahsi görüşleri olduğunun altını çizen Manav, “Biz aslında santral yapılsın, yapılmasın mücadelesi yerine santrali Fİlyos’a nasıl kaydırabilir bunun mücadelesini vermek zorundayız. Ben bu konuda halen daha üzerime ne düşüyorsa bunu yapıyorum” dedi.
Manav kahvaltıda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) görüşmeleri devam eden anayasa değişikliği, Mecliste yaşanan olaylar,  başkanlık sistemi, Bartın Belediye Meclisinde MHP’li Belediye Meclis Üyeleri Mehmet Sandıklı ile AK Partili Belediye Meclis Üyeleri arasında yaşanan tartışma gibi hem ülkeyi hem de Bartın’ı ilgilendiren gündemle ilgili açıklamalarda bulundu. Ancak Manav’ın en çarpıcısı açıklaması Amasra’ya yapılması planlanan termik santralle ilgili oldu. Yaptığı açıklamaların AK Parti İl Başkanı olarak değil de Hüseyin Manav olarak şahsi görüşleri olduğunun altını çizen Manav, “Biz aslında santral yapılsın, yapılmasın mücadelesi yerine santrali Fİlyos’a nasıl kaydırabilir bunun mücadelesini vermek zorundayız. Ben bu konuda halen daha üzerime ne düşüyorsa bunu yapıyorum” dedi. Manav’ın bu sözleri acaba termik santral Amasra’dan başka bir yere kaydırılabilir mi? Sorusunu akıllara getirdi.
“GAZETECİLER GÜNÜNÜZÜ KUTLUYORUM”
Açıklamalarına gazetecilerin 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü kutlayarak başlayan Hüseyin Manav, “Gazeteci kardeşlerimiz her türlü şartta ilimizin haber, siyaset, ekonomi, kültürel ve sosyal anlamda haber değeri taşıyan, topluma bilgi aktarma görevini üstlenen gazeteci arkadaşlarımızla birlikte bugün hep beraber bir araya gelelim istedik. Makamları mevkileri bir kenara bırakarak arkadaşça bir arada olalım, sizlerin gazeteciler gününü kutlayıp sohbet edelim istedik. Aslında senede bir gün değil senenin 365 günü toplantılar ve çeşitli vesilelerle birlikte oluyoruz. Tabi o durumlarda biz kendi işimizi siz kendi işinizi yapıyorsunuz. Bugün işleri bir kenara bırakalım diye düşündük. Gazetecilik mesleği gerçekten çok zor. Mesai saati gözetmeden, haberin hangi saatte olacağının belli olmadığı bir ortamda 24 saat esasına göre çalışan, sadece alana gidip haberi toplamakla işi bitmeyen, bu haberi derleyip toparladıktan sonra halka servis eden gönüllülük isteyen bir iş. Fotoğrafı, güzel sanatları, edebiyatı, Türkçeyi, dil bilgisini en iyi şekilde bilmeyi gerektiren bir meslek. Bu kadar zorluğuna rağmen sevilerek yapılan bir meslek diye düşünüyorum. Tekrar gazeteciler gününüzü kutluyorum. Allah sizlere yardım etsin. Bartın’da farklı siyasi görüşlere sahip gazeteci arkadaşlarımız olsa da toplumu bilinçlendirme anlamında tüm arkadaşlarımızın tarafsız, objektif çalıştıklarını görüyoruz. Tekrardan teşekkür ediyor gününüzü kutluyorum” dedi. 7
“CHP’LİLER SİYASETÇİNİN ÖTESİNE GEÇMİŞ”
Manav, TBMM’de görüşmeleri devam eden anayasa değişikliği ve mecliste yaşanan olaylar ile başkanlık sistemi hakkında şunları söyledi:
“Hükümet sistemini içeren anayasa değişikliği Salı günü itibariyle meclise geldi ve önceki gün istenmeyen olaylar yaşansa da her gün 3 madde şeklinde devam ediyor. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu aylar öncesinden ekranların karşısına çıkıp “Kan dökmeden bu anayasayı bu değişikliği” geçiremeyeceksiniz söylemiyle bunun işaretini vermişti. Beğenirsiniz beğenmezsiniz, bunu meclisin kürsüsünden anlatırsınız. İşi kabadayılığa götürüp, sessiz sessiz arkadan yaklaşıp bir milletvekili arkadaşına yumruk atıp burnunu kıracak kadar bu işi ayağa düşürmenin anlamı yok. Dünya ülkeleri mecliste yaşananları izledikçe CHP’lilerin çok mu hoşlarını gidiyor? Bir kere bu hareketi kınıyoruz. orası kavga yeri değil. Orası millet ve memleket için fikirlerin tartışılıp konuşulduğu bir yer. Bu meclisin ilk kurulduğu günlerde böyle kavgalar yapılmamış. Bu arkadaşlar siyasetçinin ötesine geçmiş ama millet onlara gereken cevabı verecektir.
“BAŞKANLIK SİSTEMİ HEM AMERİKA’DA HEM AVRUPA’DA VAR”
Anayasa değişikliği Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın ve yetkili kurullarla aklıselim insanların söylediği şey bu bir rejim değişikliği değildir. Bu bir hükümet sistemi değişikliğidir. Rejimin adı 1923’te konulmuştur. Rejimimiz demokratik, laik, hukuk devleti ilkelerine dayalı Cumhuriyettir. Bu değişmez. Ancak hükümet sistemi parlamenter sistemi olur, başkanlık sistemi olur, partili cumhurbaşkanı sistemi olur… Ülkenin ihtiyaçları neyi gerektiriyorsa ona göre düzenlersiniz. Bugün baktığımızda başkanlık sistemi hem Amerika’da hem Avrupa’da var. Cumhuriyetlerde demokratik rejimlerde başkanlık sistemi daha verimlidir. Kuvvetler ayrılığını daha net ortaya koyar ve güçlü bir hükümet elde edersiniz.
“CUMHURBAŞKANLIĞINI 2 DÖNEMLE KISITLAMAK MI PADİŞAHLIK ?”
 Ülkemizin üzerinde oynanan oyunlar, yaşadığımız süreçler, içerde terör örgütlerinin tamamının tek merkezli hareket etmesi, dışarıda müttefik dost bildiğimiz ülkelerin nasıl kuyumuzu kazdığını gördüğümüz bir ortamda terörle mücadele edebilmek için güçlü bir hükümete ihtiyacımız var. Güçlü hükümette ancak bu başkanlık sistemi ile mümkün. Meclisinde gerçek görevine dönmesi, yasama görevini yürütmesi lazım. Bugün dünyanın başarılı gördüğümüz ülkelerinde denenmiş bir sistem. İçinde bulunduğumuz sıkıntılardan kurtulmak içinde bizim acilen kavuşmamız gereken bir sistem. Şimdi diyorlar ki padişahlık yaratacak. Aslında mevcut sistemde sayın cumhurbaşkanımız başbakan olarak sonsuz defa seçilebilir. Partinin tüzüğünü değiştirip 3 dönem kuralını kaldırırsanız istediği kadar bu ülkenin Başbakanı olarak görevde kalabilir ama şu anda kendini 2 dönemle bağlıyor. Onda da seçilip seçilemeyeceği belli değil. Objektif bir pencereden baktığınızda Sayın Cumhurbaşkanımızın kendilerini ilelebet Cumhurbaşkanı olarak koymasına mı yönelik yoksa tersine kendisini kısıtlamasına mı yönelik. 2 dönem kuralı olduğu için kendisini kısıtlamasına yönelik.
“ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİ DESTEKLİYORUZ VE ONAYLIYORUZ”
Onun için değerli arkadaşlar bir daha koalisyonların yaşanmaması, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde krizlerin yaşanmaması, terörle, faiz lobisiyle mücadele edilebilmesi için bu değişiklikler şart. Onun için biz anayasa değişikliğini destekliyoruz ve onaylıyoruz. Bununla ilgili meclisten geçtikten sonra referandum sürecinde bunu insanımıza anlatacağız. Toplumun gözünde en temel dikkat çeken hususların bunlar olduğunu düşünüyoruz. Bunları da insanımızın gayet iyi anladığını düşünüyoruz. Bir kere vatandaşı, halkı hakir görmenin hiçbir sebebi yok. En uçta yaşayan insanımız bile ortaya koyduğu sağduyusu, öngörüsü ile daha net daha kolay algılayabiliyor. Kararı ne olursa olsun anayasa değişikliğini benimsemek olsun karşı çıkmak olsun halkın feraseti dört dörtlük bir noktaya gelmiş durumda. En son bunu 15 Temmuz ve sonrasında yaşananlar gösterdi.”
“CHP’LİLER UZLAŞI KOMİSYONU DAĞITTI”
Hüseyin Manav, anayasa değişikliği için toplumun değişik kesimleriyle ilgili ortak mutabakat olmadığı yönündeki eleştiriler için  “Aylar öncesinden Kılıçdaroğlu basının karşısına çıkıp kan dökmeden bu anayasa değişikliğini geçiremezsiniz demesi bunların yaşanacağını net bir şekilde gösteriyordu. Diğer taraftan değişik komisyonlarda değişik toplantılarda çalıştaylarda aslında bu belli oranda gündeme getirildi. Mecliste uzlaşıyla çıkması yönünde bir çalışma başlatılmıştı. Ancak orda da yine CHP’li milletvekilleri o uzlaşı komisyonunu dağıttıkları için bu konuyla ilgili çok fazla çalışma yapılamadı. 15 Temmuz darbe girişimi ve arkasından yaşananlar bu anayasa değişikliğinin ne kadar acil ve ehemmiyetli olduğunu gösterdi” dedi.
“10 YILLIK DİKTATÖR MÜ OLUR?”
Başkanlık sisteminin diktatörlük getireceğine dair yapılan iddialarla ilgili olarak Manav, “Diktatörlük silahsız olmaz. Bir kere bunu net bir şekilde ortaya koymak lazım. Türkiye 100 yıldır demokrasiye sahip olan ve bu süreçte darbelere ya da darbe girişimlerine şahit olan bir ülke. Bana göre bu mümkün değil. Özellikle halk buna müsaade etmez. 15 Temmuzda darbe girişiminde asker sivillerin üzerine silah açtı. Halk buna müsaade etti mi? Türk halkının demokrasiyi ne kadar özümsediğini burada görüyoruz. Buna müsaade eder mi? anayasaya konulan  hükümle  cumhurbaşkanı 2 dönemle sınırlıyor. 10 yıllık diktatör mü olur?” ifadelerinde bulundu.
“CHP HER ŞEYE KARŞI”
Basın mensuplarının CHP’nin karşı çıkışının temelinde ne olduğu sorması üzerine Manav, “Başkanlık sistemi sadece bugün AK Parti’nin ortaya attığı bir sistem değil. Geçmişte Necmettin Erbakan’ın, Alparslan Türkeş’in de telaffuz ettiği bir sistem. CHP’nin niye karşı olduğunu ben hiç anlamıyorum. CHP her şeye karşı. Aslında CHP’nin zihniyeti millete karşı. Mustafa Kemal Atatürk’ün bile  cumhurbaşkanlığı yaptığı zaman partisiyle bağı kopmamıştır. İsmet İnönü  dönemi mesela milli şef dönemi. Celal Bayar aynı şekilde. Ne zaman çok partili sisteme geçmişsek o zaman sistem biraz farklılaşmış. Çok partili sisteme geçilmiş, Andan Menderes asılmış.  Bugün Adnan Menderes’in asılması için “yanlış yapmışız” diyoruz60 ihtilalini yaptıranlarda,  Menderes’i astıranlarda CHP zihniyetidir. 80 ihtilalini yaptıranlarda yine bunlardır” şeklinde konuştu.
“TOKİ KÖPRÜSÜ SÜRÜNCEMESİ DİYALOG KOPUKLUĞUNDANDIR”
Partilerin yerelde ki diyalog kopukluklarına da değinen Manav, “Buna en iyi örnek TOKİ köprüsü. TOKİ köprüsünü yıllardır sürüncemede bırakan diyalog kopukluğudur. Bartın’da tüm siyasi parti temsilcileriyle hiçbir sorunumuz yok. Ben hiçbir zaman kavganın tarafı olmadım. CHP İl Başkanı Sayın Mehmet Arslan, MHP İl Başkanı Sayın Ercüment Özçelik ve Saadet Partisi İl Başkanı Sayın Ünal Yurtbay ile diğer siyasi partilerin temsilcileriyle şahsi veya siyasi tartışmam olmamıştır. Her zaman her ortamda da birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmeyi severim. Tabi herkes kendi siyasetini yapıyor. Böyle olunca da bir araya gelmek zor oluyor. Aslında siyasi partilerden ziyade belediyelerle bir araya gelip yapmamız çok anlamlı olacak. Valiliği, belediyesi, il genel meclisi, vekilleri ve kurumlar yapmak gerekiyor. Belediyeler Birliği’nin kurulmasının amacı budur” dedi.
“İL BAŞKANI OLARAK DEĞİL HÜSEYİN MANAV OLARAK AÇIKLAMA YAPIYORUM”
Hüseyin Manav, kahvaltıda termik santralle ilgili de çarpıcı açıklamalarda bulundu. Manav şunları kaydetti:
“Termik santralle ilgili olarak ben bugüne kadar çıkıp hiçbir basın açıklaması yapmadım. Ankara’daki toplantıyı da basına ben sızdırmadım. Oradaki toplantıda buna karşı çıkan 2 isim vardı. Bunlardan biri milletvekillimiz Yılmaz Tunç diğeri de bendim. İkimizde karşı çıkma nedenleri farklıydı. Şu anda yapacağım açıklamalarda AK Parti İl Başkanı olarak görüşüm değil, Hüseyin Manav olarak şahsi görüşümdür. Ben termik santrale körü körüne karşı değilim. Enerjinin ülkeler arası savaşlara neden olduğu, terör olaylarına neden olduğu, dünya ticaretinin merkezinin enerji olduğu bir dünyada kimse ‘Biz yer altındaki enerji kaynaklarımızı değerlendirmeyelim’ diyemez. Ancak ben ne jeologum ne de mühendisim. Elimizden geldiğinde bu konuyu araştırıp okuyoruz. En azından bir madenci çocuğuyum. Madenin ya da madenciliğin ne olduğunu az çok biliyoruz. Bu noktadan bakılında santrale karşı olmak mümkün değil.
“SANTRALİ FİLYOS’A NASIL KAYDIRABİLİR BUNUN MÜCADELESİNİ VERMEK ZORUNDAYIZ”
Ancak yapılacak santralin büyüklüğü, yeri, bunun etkileri, getirileri ve götürüleri değerlendirilip tartışılmalı. Halen de bu sözümün arkasındayım. Bunu Tarlaağzı’na yapmak yerine Filyos’a yapmak bana göre tartışılması gereken bir konu. Sadece ÇED raporu onaylandı diye santralin buraya yapılacağına dair bana göre halen daha bir şey yok. Biz aslında santral yapılmasın, yapılmasın mücadelesi yerine santrali Filyos’a nasıl kaydırabilir bunun mücadelesini vermek zorundayız. Ben bu konuda halen daha üzerime ne düşüyorsa bunu yapıyorum. Buraya yapılacak santralin 5 katı büyüklüğünde Çatalağzı’na yapılacak santral var. Buraya yapılacak olan santral her biri 650 megavat gücünde 2 üniteden oluşan toplam da 1300 megavat güce sahip olacak bir santral.
“3 ŞEYE DİKKAT ETMEMİZ GEREKİYOR”
Ülke menfaatleri göz önünde bulundurulduğunda bu santralin buraya yapılması kesinleşirse ve bizim de buna karşı koyacak gücümüz kalmadığı takdirde bizim 3 şeyi iyi değerlendirmemiz lazım. Sadece Amasra’dan çıkacak kömürün kullanılması 1 gram ithal kömürün kullanılmaması lazım. Bunun  sözleşmelere büyük ve koyu harflerle yazılması lazım. Eğer yatırımcı sözleşme şartlarına uymazsa Bartın halkı firmanın kapısına dayanır. O zaman toplumsal karşı koyma hakkı sana geçer. İkincisi, sadece burada bölge insanın çalıştırılması lazım. Çin’den Polonya’dan ya da Türkiye’nin Şırnak’ından Manisa’sından insan getirilip çalıştırılmaması lazım. Bölgemiz Türkiye’deki en yüksek işsizlik oranlarına sahip olan bir bölge. Üçüncüsü de santralde dünya teknolojisinin kabul ettiği en üst düzey teknoloji kullanılacak ve tedbirleri alınacak.
“BURADA ÖNEMLİ OLAN YERLİ KÖMÜRÜN DEĞERLENDİRİLMESİ”
Santralin Almanya’dan getirileceği iddialarına gelince benim bildiğim Almanya’da bu büyüklükte bir santral yol. Buraya yapılacak santral Çin’de yapılacak. Almanya’da kendi nüfusuna göre yapılan santraller var. Kendim gittim, gördüm. 90 bin nüfuslu Lünen şehrinde bile 150 megavat gücünde santral var. Tekrar ediyorum Hüseyin Manav olarak ben halen daha bu santralin Tarlaağzı yerine başka bir yere kurulması gerektiğine inanan birisiyim. Ancak bu olmazsa diğer söylediklerimin gündeme getirilmesine inanıyorum.  Santrali yüzde 100 tedbirlerle de yapsa bunu yabancı bir ülkenin kömürüyle çalıştıracaksa bunu gitsin o ülkeye kursun benim ülkeme kurmasın. Burada önemli olan yerli kömürün değerlendirilmesi.”
“LİMAN ÇED’İN ALINMASI KONUSUNU HATTAT’A BAKANLIKTA SORDUM”
Gazetecilerin liman ÇED’inin nasıl alındığını sorması üzerine Manav “Liman ÇED’in alınması konusunu Mehmet Hattat’a bizzat bakanlıkta ben sordum. “Ben günlük 20 bin ton kömür üreteceğim. Bunun 5 bin tonunu da koklaştırıp satacağım” dedi. Lavvara girmiyor daha da üstüne taş, toprak, çakıl atacağım diyor. Bugün Çatalağzı’ndaki en modern santrallerin yakabileceği kömürün kapasitesi bin 200 ya da bin 300 kalori. Bizim Amasra’dan çıkan kömürümüz 5 bin- 6 bin kalori. Bu bizim kovalı sobaları erittiği gibi santrali de 3 günde eritir. Küle gelince de kaloriyi düşürmek için tekrar kömüre karıştırılması düşünülüyor sanırım” dedi.  
“TARTIŞMA ÇOK BASİT BİR TARTIŞMA DEĞİL”
Manav, Belediye Meclisinde MHP’li Belediye Meclis Üyesi Mehmet Sandıklı ile AK Partili Belediye Meclis Üyeleri arasında yaşanan tartışma hakkında “Belediye Meclisinde yaşanan tartışma bana göre çok basit bir tartışma değil. Orada arkadaşlarımız yine çok ferasetli davranmışlar.  Bu konuyla ilgili şunu belirtmek isterim ki ben açıklamalarımda Belediyeye çöplük demedim. Bir kere Belediyeye çöplük demek bizim haddimize değil. Lafın tamamına bakılacak olursa 5393 Sayılı yasada da belirtildiği üzere o idarenin yani o meclisin başı belediye başkanıdır amiyane tabirle o çöplüğün başı Cemal Akın’dır dedim. Bu söz idare anlamında kullanılanmış bir sözdür.  FETÖ’cü meselesine gelince Mehmet Bey orada “Ben FETÖ ile mücadele ettim. Kimin asker kaçağı olduğunu, kimin çürük raporu aldığını Yılmaz Tunç’a sorun” diyor. Şimdi böyle deyince o mu bizi FETÖ’cülükle suçluyor” dedi.
MANAV AKIN’IN AÇIKLAMALARINI DEĞERLENDİRDİ
Gazetecilerin  Cemal Akın bu konuyla ilgili yaptığı “Mehmet Bey, o konuyla ilgili “Biz Yılmaz Tunç’la zamanında bunu konuştuk. O zaman Türkiye’deki bütün askeri kurumları ele geçiriyorlar. Hatta benim kızımı da askeriyeden attılar. Bu yapı tehlikeli yapı dedim” dedi.  Yoksa Yılmaz Bey’i bir şeyle suçladığı yok” açıklamasını kendisine iletmesi üzerine Hüseyin Manav, “Doğrudur. Ben o tartışmada bulunmadığım için bir şey diyemem. Bu nedenle yapılan bu açıklamayı doğru kabul ederiz. O tartışma herkesin birbirini suçlayarak ortaya çıkan bir tartışma değil. Beni tehdit ettiniz, fotoğraf çekilsin çektirilmesin konusundan çıkan bir tartışma. Arkadaşlarımız “Bu kareye girmeyen bir daha meclis toplantısına gelmesin” lafını söyleyen Cemal Akın’dır diyor” ifadelerinde bulundu.

 

Bakmadan Geçme